Sayfalar

11 Aralık 2013 Çarşamba

Traklar-Bessi ve Kırcalılar

  Antik çağlarda Trak kabilelerinin bulunduğu bölgeleri gösteren harita
 
Traklar antik çağlarda günümüz Trakya bölgesinde, özellikle de bölgenin dağlık kesiminde yaşamış kabilelerin genel adıdır. Ancak "Trak" adlandırmasının bu insanlar arasında kullanılmadığı da bilinen bir gerçektir. Bu isim daha çok günümüz tarihçileri tarafından kullanılır. Trak kabilelerinin adları Yunanca/Grekçe veya Latince olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu adlar bazen büyük kabilelerin bölündüğü küçük oymakları tanımlar. Bazen de Grekler tarafından kabileleri veya kabile gruplarını birbirinden ayırt etmek için "Dağlı Traklar", "Kralsız Traklar", "Kılıç Taşıyan Traklar" gibi çeşitli tanımlamalar kullanılmıştır. Bazı kabileler ise oturmuş oldukları yerlere göre adlandırılmışlardır. Trak kabileleri Orta Avrupa'nın kuzeyinden, milattan önce 1200'lerde başladığı düşünülen göçlerle Rodoplar ve Istıranca çevresine gelmiştir. Bu da göçlerin Avrupa Erken Demir Çağı veya Avrupa Geç Bronz Çağı döneminde başladığını gösterir. Ege, Kuzeybatı Anadolu ve Balkanlar'ın büyük bölümünü etkileyen bir kültür olmasına rağmen, Trak kabilelerinin merkezi günümüz Doğu Trakya ve Batı Trakya topraklarıydı. Romanya bölgesinde yaşamış Daçyalılar da (aynı topluluk bazen Getae olarak adlandırılmıştır) Traklar ile akraba topluluk olarak kabul edilir. Homeros'un Ilyada'sında Troya'nın müttefiki olarak Kuzeybatı Anadolu ve muhtemelen Trakya'nın Marmara kıyıları ve Gelibolu Yarımadası'na yerleşmiş Traklar'ın bahsi geçmektedir. Yazı kullanmamış Trak kabileleri hakkında birçok bilgiye antik Yunan yazılı kaynakları ile ulaşılmıştır. Traklar yazılı eser bırakmamıştır ve buna ek olarak bu toplulukla ilgili biyolojik malzeme bulmak da oldukça güçtür. Traklar reenkarnasyona inandıkları için cesetlerini yakar ve küllerini urne kabı denilen bir vazoya koyup toprağa gömerlerdi. Yazı kullanmamış olmalarının ve ölülerini yakmalarının sebebi yeniden doğuş veya öbür dünya için temizlenme arzusudur. Yazıyı arınmalarına engel olarak görürlerdi. Orta Avrupa'daki Unetice ve Urnolu Mezar Kültürleri Trak kültürü ile yakından ilişkilidir. Traklar'dan günümüze Şef mezarları (Tümülüsler) ve Ana Tanrıça kültünü yansıtan Dolmenler dışında pek eser kalmamıştır. Ölü bir dil olan Trakça hakkında çeşitli teoriler olmasına rağmen kesin olarak kimse bir sonuca ulaşamamıştır. Bazı araştırmacılar Trak dilini Hint-Avrupa dillerinin Satem Grubu'na dahil etmiştir, bazıları ise Satem dillerinden etkilenmiş bir Centum dili olduğunu savunur.
 
Bazı kabile isimleri ve Etimoloji: Bessoi kabilesi (-oi eki Yunanca çoğul ekidir), Rodoplar'da yaşamış büyük bir Trak kabilesinin adıdır. Eski Hint-Avrupa dilinde "bhendh-so-" kelimesi, "bir şeye (anlaşma, inanç) bağlı, güvenilir" anlamına gelir. Kabile adının Arnavutçada "güven" anlamına gelen "besë" kelimesi ile ilişkili olduğu düşünülür. Arnavutlar arasında hala kullanılan "Besian" adı, "kendisine inanılan, güvenilir" anlamına gelir ve Türkçe karşılığı "İnal" kelimesidir. Bazı durumlarda kabile adı, coğrafi isimden türetilmiştir. Örneğin Apsinthioi kabilesi (Chersones'in (Gelibolu) kuzeyindeki bölgede yaşayan bir kabile), bir sınır nehri ve Apsinthioi kabilesinin ana yerleşim yeri olan Apsinthos'un bir türevidir. Büyük Trak kabilelerinden birinin adı olan Odrisi (Odrisler), kabilenin ana şehri Odrisia adından türetilmiştir. Bu yer günümüzde Edirne olarak bilinir ve ismin kökeni muhtemelen Traklar'a dayanır. 
 
MÖ. 1000-800 arasında Traklar’ın aynı zamanda baş rahip de olan şeflerin yönetiminde kabileler oluşturduğu anlaşılmaktadır. Antik mitolojide önemli bir yer alan Orpheus'un bu süreçte yaşamış bir Trak rahip ve kabile şefi olduğu söylentisi yaygındır. Bazı kabileler Dionysus kültüne ve Orphik rite bağlı kalmıştır, bazı kabilelerde ise Grek Tanrılarına tapınım görülmüştür. Özellikle Dolmen tipi anıtlarla bütünleşen mezarlar ve açık hava tapınaklarıyla bu süreçte yaşayan kabileler, Trakya'nın dağlık bölgelerine dağılmıştır. Kabileler şehir kurmak yerine dağlık bölgelerde, özellikle de Rodoplar'daki köy ve mezralarda yaşamayı tercih etmiştir. Makedon ve Yunan halklarıyla Traklar arasındaki ilişkilerin pek dostça olmadığı bilinmektedir. Yunan yayılmacı politikasına karşı duran Traklar, Yunan koloniciler için sürekli bir sorun oluşturmuştur. Antik çağ Romalı ve Yunan tarihçiler Rodoplar çevresindeki Trak kabilelerini savaşçı, asi ve yağmacı topluluklar olarak tanımlamaktadır. Bunların yanında bir de Ege ve Marmara kıyılarında kurulan Helen kentleriyle iyi ilişki kurabilen, ovada yaşayan, sakin ve barışsever bir kesim vardı. Traklar kendi birliklerinin yanı sıra dönem dönem Yunan/Grek ve Roma ordularında paralı asker olarak görev yaptılar. Cesur, savaşçı ve yayılmacı olmalarına rağmen Odris Krallığı ve bazı kabile devletleri dışında Traklar arasında birlik tam olarak hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir. MÖ. 5. yüzyıl, Meriç havzasında yerleşmiş bulunan Odrisler’in yönetimi altında bir Trak Krallığı'nın kuruluşuna sahne olmuştur. Odris şeflerinden Teres (MÖ. 460-440) başkanlığında teşekkül eden devlet, Pers yönetim sistemini esas olarak kabul etmişti. Merkeze bağlılığını bildiren yöneticiler etrafında şekillenen bu sistem içinde çiftçilik yapan halk yöneticilerin malikaneleri etrafında yaşıyordu. Orduya ise Trak halkı piyade, yöneticiler ve seçkin asiller ise süvari olarak katılıyordu. Meriç ve Ergene ovalarında oturan kabileler bu orduya asker vermekle yükümlüydü. Daha batıdaki, dağlık kesimlerde bulunan kabileler bağımsızdı.  
 
Yunan kaynaklarında isimleri geçen çok sayıdaki kabile ile temsil edilen Traklar ve kıyıda yer alan Yunan kolonileri arasında canlı bir ticaret ağı oluşmuştu. Traklar odun, kömür, maden, tuz, balık gibi ürünler ihraç ederken, Yunanlardan seramik, metal eşya, lüks eşya, zeytinyağı ve şarap ithal ediyorlardı. Trak kabilelerinin tamamen bir yere bağlı olmadığı, zaman zaman yer değiştirdikleri de görülmekteydi. Maden kaynakları açısından olduğu kadar, zengin tarım potansiyeli açısından da önem taşıyan Trakya toprakları burada yerleşik kabileler kadar Doğuda ve Batıda bulunan yabancı kabileler, uluslar ve Antik çağın en önemli güçlerinin ilgi ve hareket alanı olmuştur. Batıdan Yunan şehir devletleri, doğudan Persler tarafından ilgi alanı olan Trak toprakları Makedonyalılar ve Romalılar tarafından da önemsenmiştir. Genellikle Traklar ile iyi ilişkiler kuran Persler'in hakimiyetini kabul eden kabileler arasında Skyrmialar ve Nipsalar'ın adı geçmektedir. Ayrıca, Kuzeyden gelen İskit'lerin ve Orta Avrupa'dan gelen Kelt'lerin de Trakya üzerinde önemli bir etkinlikleri olmuştur. (MÖ. 279) Keltler, Odris toprakları civarında Doğu Trakya'nın batı kesiminde odaklanan bir devlet kurdular. 60 yıl kadar yaşayan bu Kelt devleti Traklar tarafından ortadan kaldırıldı. MÖ. IV. yüzyılda Makedonyalılar Trak topraklarında ilerlemeye başladı. Önce kral II. Filip ve oğlu Büyük İskender Traklarla önemli savaşlar yaparak bölgeye hakim oldu.  
 
Traklar, uzun süre bölgede bağımsız olarak yaşamıştır. Rodoplardaki bazı kabilelerin milattan sonra 8. yüzyılda bile Trak dilini ve kültürünü kaybetmediği çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Rodoplar'daki bazı önemli kabilelerin adları Bessi, Satrae, Maedi, Dii olarak belirtilir. Ancak Traklar'ın son dönemlerine doğru Rodoplar çevresindeki tüm Trakları tanımlamak için Bessi adı kullanılmıştır. Çünkü Bessi bilinen en tutucu ve savaşçı Trak kabilelerinden biridir ve Rodoplar'da uzun bir süre izole olarak yaşamıştır. Nüfus olarak da diğer kabilelerden fazladır ve diğer kabileler Bessi'nin klanı (alt grubu) olarak kabul edilir. Ayrıca Roma kaynaklarına göre Bessi, Traklar arasında okuma yazma oranının en yüksek olduğu kabiledir, diğer bir deyişle daha entelektüeldir. Bu kabilenin merkezi bazı kaynaklara göre Uscudama(Günümüz Edirnesi), bazı kaynaklara göre ise Bessapara(Bulgaristan Pazarcık yakınları) olarak belirtilir. Bir dağın tepesinde bulunan Dionysus türbesi Bessi için kutsal bir alandı. Bu yerin günümüzde Kırcalı bölgesinde bulunan ve Perperikon olarak bilinen kutsal Trak şehri olması muhtemeldir. Birçok antik kaynakta Bessi kabilesinden bahsedilir. Antik Yunan tarihçi Strabo'ya göre Bessi, yağmaya bağımlı, o zamanki haydutların bile haydut olarak tanımladığı bir kabileydi. Heredot ise bunların tanımını şöyle yapmaktadır: Satrailer (Bessi kabilesinin bir klanı), bizim bildiğimiz kadarıyla bugüne kadar hiç kimsenin egemenliği altına girmemişlerdir. Traklar içerisinde günümüze değin özgür kalanlar yalnız bunlardır. Çünkü bunlar yüksek dağ başlarında yaşarlar, derin kayalarla dolu, çeşit çeşit ormanlarla kaplı, karlarla örtülü dağlardır.  
 
Bölgenin göç yolu üzerinde olması ve değerli madenlere sahip olması nedeniyle bölgede birçok savaş, işgal ve asimilasyon yaşanmıştır. Traklar'ın özgürlüğüne veya kimliğine karşı yapılmış saldırılar sonucu bölgede birçok isyan olayı da yaşanmıştır. Örneğin, MS. 11'de Bessi isyanıyla sarsılan bölge, özgürlüğüne düşkün Traklar’ın özgürlük ateşiyle MS. 21'de tekrar hareketlenir. Romalılar direkt olarak yönetime el koymak istese de fazla bir şey yapamaz. MS. 21 de II. Rhoemetalkes içinde Odrislerin de bulunduğu isyancılar tarafından Filibe'de öldürülür. Geleneksel Trak değerleri ve yaşam biçiminden destek alan ve dini çevrelerce desteklendiği fark edilen bu isyan sırasında Roma ve onun kuklası olan krallara karşı büyük bir nefret oluşmuştur. Büyük bir yayılım alanı gösteren Dağlı Trak isyanı MS 26'da bastırılır. İsyan sırasında yüksek dağlık bölgeler üzerinde kurulmuş doğal tahkimata sahip muhtemelen Avrupa Demir Çağı kalelerinin uzantısı olan Trak kalelerinin isyancılar için avantaj sağlamış olması muhtemeldir. Belki de bu mahal, büyük Trak isyanının bastırılmasında önemli bir etki yapan, içine sığınmış olan Traklar'ın açlık ve susuzluk nedeniyle teslim olduğu önemli bir kaledir. Traklar'ın bir kısmı teslim olurken, diğer bir kısmı da, intihar etmeyi yeğlemiştir. İsyanların bastırılmasından sonra Sapeianlardan Kotys'in büyük oğlu III. Rhaimetalkes MS. 38'de Roma tarafından desteklenen bir Kral olarak seçilir. III. Rhaimetalkes de MS.45'te öldürülünce, Trakya’nın son kalan kısmı da Claudius devrinde, MS.46 tarihinde tamamen Roma'ya bağlanarak bir eyalet olur. Son Trak izlerinin Orta Çağ içlerine kadar uzak dağlık bölgelerde yaşadıktan sonra, Bizans yönetimi esnasındaki Hıristiyanlığın etkisiyle ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Ancak bölgenin folklorik verileri incelendiğinde Trak kültür mirasından kalma pek çok inanış ve davranışın Trakya üzerinde yakın zamanlara kadar mevcut olduğu açıkça görülmektedir.  
 
Rodoplar'daki Trak izlerine Osmanlı-Türk döneminde bile rastlamak mümkündür. Osmanlılar ile bölgedeki etnik gruplar arasında birçok savaş gerçekleşmiştir. Osmanlı'nın bölgede zayıfladığı geç dönemlerde gerçekleşen Kırcalı/Dağlı İsyanları Trak tarihi açısından önemlidir. Bu konu tarihçiler tarafından fazla araştırılmamıştır ancak yaşanan Osmanlı-Kırcalı/Dağlı çatışmaları ile ilgili tarafsız olmasa da birkaç eser bulunmaktadır: Osmanlı İmparatorluğunda Dağlı İsyanları (1791-1808), Yazar: Doç. Dr. Yücel Özkaya. "Kırcalı" veya "Dağlı", Rodoplar bölgesinde bir etnik grubu tanımlamak için kullanılan isimlerdir. Günümüzde bile bu aşiret Trakya'nın önemli bir etnik grubudur. Bu insanları Osmanlı yönetimi de tıpkı Romalılar'ın geçmişte Dağlı Trakları (Bessi) tanımladığı gibi savaşçı, asi ve yağmacı olarak tanımlamıştır. Bölge Türkleştikçe etnik grupların adları da Türkçeleşmiştir. Örneğin Arnavutlar için Romalılar "Arben" kelimesini "Arvanit" olarak kendi dillerine çevirmiştir. Daha sonra Türkler'in bölgeye gelmesiyle "Arvanit" kelimesini Türkler kendi dillerine "Arnavut" olarak geçirmiştir. Bazı Arnavutlar kendini "Malisör" olarak adlandırır ve Osmanlı kayıtlarında bu Arnavutlar "Dağlı" olarak geçmektedir. "Malisör" Arnavutçada "Dağlı" demektir. Kısaca Kırcalılar/Dağlılar için de durum aynı. Ancak bu halk, Osmanlı döneminde din değiştiren diğer Balkan halklarının aksine dillerini koruyamamıştır. Bölgenin Türkler ve Bulgarlar tarafından işgali ve muhtemel dil yasakları sonucu Trakça kökenli birçok yer ve kabile adının Türkçe veya Bulgarca eş anlamlı kelimeler ile değiştirildiği tahmin edilebilir. 

Kırcalıların yeniden canlandırılması
  
Kırcalı/Dağlı İsyanları'nın gerçek sebeplerinden biri, bu topluluğun Osmanlı Devleti'nin merkezileşme amacıyla kurmak istediği Nizam-ı Cedit adlı yeni orduya karşı çıkmasıdır. Balkanlardaki yerel yöneticiler ve Kırcalı reisleri, kurulacak yeni ordu ile Osmanlı'nın artık kendilerine ihtiyaç duymayacağını düşünmüştür. Bu yeni ordunun amacı yeniçerileri ortadan kaldırmaktı. Osmanlı döneminde Kırcalı Sekbanları ve Arnavud Sekbanları bölgede önemli bir askeri güçtü. Osmanlılar tarihteki birçok savaş ve görev için savaşçı yapıdaki Kırcalı ve Arnavud aşiretlerinden paralı asker toplamıştır. (Sekbanlar, devşirme kökenlidir ve Osmanlı Yeniçeri birliğinin önemli bir kısmını oluştururdu. Yerli Kulu olarak da adlandırılmışlardır ve genelde köylülerden oluşan paralı askerlerdi. Sadece savaş zamanı görev yaparlar ve bu süre boyunca yeniçeri maaşı "ulufe" alırlardı. Barış zamanı ise bağlı oldukları eyaletin güvenliğini sağlarlardı.) Ancak bu askerler Osmanlıya sadık değildi. Din için de savaşmıyorlardı. Onlara kim ücret öderse o kişi için savaşırlardı. Bu yüzdendir ki bu gruplar bazen Osmanlı tarafında savaşmış, bazen Osmanlı'ya karşı başlatılan isyanlarda Osmanlı askerine karşı savaşmıştır. Tek amaçları geçimlerini sağlayacak ücreti almaktı. Asi ve kontrol edilmesi güç olan bu askerler, Osmanlı'nın Avrupa'daki düzenli ordulara benzer itaatkar ve talimli bir ordu kurma çalışmalarının önünde büyük bir engel olmuştur. Kısaca, Rumeli'deki barış paralı askerlikle sağlanıyordu. Osmanlı'nın bu yapıyı bozma teşebbüsü doğal olarak devşirme kökenli paralı askerleri isyana sevk etmiştir. Ve çete liderleri ilerleyen zamanlarda yöre halkını Türkler'den kurtarmaya çalışan kahramanlar olarak Bulgaristan tarihine geçmiştir. Rodoplar tarıma elverişsizdir ve eski çağlardan beri paralı askerlik yöre halkı için önemli bir geçim kaynağıydı. Geçmişte Traklar, Roma için paralı askerlik yapmıştır ve Roma'nın önemli bir Bessi lejyonu mevcuttu. Lejyonların adları: Cohors I Flavia Bessorum ve Cohors II Flavia Bessorum. Sonuç olarak, aynı grup farklı dönemlerde, farklı imparatorluklar için paralı askerlik yapmıştır. 

Bulgar tarihçilerin "Kırcalı" dönemi olarak adlandırdığı tarihlerde, Osmanlı Devleti bölgedeki kontrolünü önemli ölçüde kaybetmişti. Bulgarlar üzerinde de derin izler bırakmış Kırcalı baskınları ünlü Rus yazar Puşkin'i bile konuyla ilgili bir hikaye yazmaya itmiştir. "Kırcalı" kelimesi hemen hemen tüm Bulgar sözlüklerinde mevcuttur ve genelde yerleşim yerlerine baskınlar yapıp yağmalayan acımasız isyancıları tanımlamak için kullanılır. Ancak Türkçe'deki anlamının "Savaşçı, Yiğit" olduğu söylenir. Her iki anlam da bu topluluğu tanımlamak için uygun olabilir. Gerçekten de dönemin Kırcalı grupları hem Hıristiyan Bulgarlar'a hem de Müslüman Türkler'e saldırmıştır. Köyleri basar, erkeklerini katleder, kadınları beraberinde götürürlerdi. Puşkin'in Kırcalı adlı öyküsünde yarattığı Kırcalı figürü Bulgar asıllıydı. Muhtemelen yazar bölge tarihi ve Traklar konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığı için bu sonuca varmıştır. Puşkin Kırcalı'nın nasıl soygun yaptığını şöyle anlatır: "Kırcalı kesip öldürüyor, Mihaylaki ise aldıklarını taşıyordu. Her ikisi de Kırcalı, Kırcalı diye bağırıyordu. Tüm köy yok olmuştu."

Osmanlı-Kırcalı çatışması öncesinde bölgede herhangi bir kasabayı önemli derecede yakıp yıkan bir Kırcalı şefi, Osmanlı tarafından o bölgeye ayan(yönetici) seçilirdi. Dönemin bazı önemli Kırcalı şeflerinin isimleri Kırcalı Emin Ağa, Kara Feyzi ve Kuşancalı Halil olarak bilinir. Bunlardan Kuşancalı Halil emrinde bin kadar Kırcalı ile bazen Osmanlı tarafında bazen ise Osmanlı karşısında yer almıştır. Başka bir örnek ise büyük bir güç haline gelen çete liderlerinden Kara Feyzi ve İnce Voyvoda'dır. İnce Voyvoda'nın asıl ismi Stoyan'dır. 1799'da İslimye'de düzenlenen bir fuar dönüşü 6000 kadar asker tarafından korunan bir ticaret kervanına 500 kadar adamla saldıran Kara Feyzi ve İnce, tüm para ve mallara el koyar. Daha sonra ise aynı grup 1800 yılının Mart-Haziran aylarında 5-6 bin kişilik Kırcalı askeriyle İstanbul yakınlarına kadar ilerler. Bulgar tarihçilere göre bu, Osmanlı'ya karşı Kırcalılar'ın gerçekleştirdiği birinci İstanbul seferidir.

Osman Pazvantoğlu, Kırcalı/Dağlı ayaklanması zamanında önemli kişiliklerden biriydi. Kendisi Vidin bölgesinin yöneticisiydi. Çeşitli siyasi sebeplerden dolayı Osmanlı yönetimine isyan etmiştir. Vidin'deki isyan Osmanlı İmparatorluğu üzerinde heyecan verici bir etki yarattı. Yeniçeri birliğinin dağıtılmasıyla işsiz kalan sekban grupları doğal olarak herhangi bir isyan hareketi için önemli bir insan kaynağı olmuştur. Bosna ve Sırbistan Yeniçerileri, Arnavut asiler ve belki de bunlar arasındaki en vahşi birlik olan göçebe haydutlar(Kırcalılar) kendilerine en yüksek parayı teklif edecek kişiler için hizmetlerini sunmaya hazırdılar. Kırcalılar'ın atları altın ve gümüşle süslenmişti, erkek gibi giyinmiş kadın köleleri efendilerini cinsel olarak tatmin etmeliydi ve onlara savaş alanında da eşlik etmek zorundaydı. Tüm bunlar o dönemde Vidin olarak bilinen yerleşim yerine çok tuhaf bir hava katmıştı. (Glenny, Misha. "THE BALKANS Nationalism, War and the Great Powers" Sayfa:15) Atları altın ve gümüşle süsleme geleneği Trak kültürüne ait özelliklerden biridir. Trakya bölgesinde bulunan Trak tümülüslerindeki birçok duvar resminde Trak atları benzer şekilde altın ve gümüşle süslenmiş olarak çizilmiştir. Geçmişte Traklar'ı savaşmaya ikna etmek için altın ve gümüş vaat etmek etkili olmuştur. Örneğin, Büyük İskender Issos savaşı sırasında emrindeki Trak paralı askerlere savaştıkları Pers askerlerin altın ve gümüş eşyalarını yağmalama izni vermiştir. Ancak acımasızlığıyla tanınan Trak paralı askerlerin rüşvet alarak savaşlarda kolayca taraf değiştirdiği de olmuştur.

III. Selim'in kurmak istediği Nizam-ı Cedit ordusunun yeniçeri isyanıyla (Kabakçı Mustafa İsyanı) kaldırılması sonrası IV. Mustafa tahta geçer. Alemdar Mustafa Paşa bu olaylar sonrası emrindeki 5-6 bin Kırcalı askeriyle İstanbul'a gelir ve sarayı basar. Amacı III. Selim'i tekrar tahta çıkarmaktır. Olaylar sonunda III. Selim öldürülür ve IV. Mustafa tahttan indirilip yerine II. Mahmut geçer. Alemdar Mustafa Paşa sadrazam olur ve Sekban-ı Cedid adlı yeni bir ordu kurulur. Bu yeni orduya Sekban adı verilerek yeniçerilerin bir daha isyan çıkarmayacağı düşünülmüştür. Çünkü Yeniçerilerin önemli bir bölümünü sekbanlar oluşturmaktaydı. Ancak İstanbul'a gelen Kırcalı sekbanları ilerleyen zamanlarda İstanbul'u yağmalamaya başlar ve halkın sekbanlara olan güveni de sarsılır. Bu ordu da başka bir isyanla kaldırılır ve Alemdar Mustafa Paşa öldürülür. Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay): 16 Haziran 1826 tarihinde, İstanbul'da Osmanlı Padişahı II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağının topa tutularak yok edilmesi ve sağ kalanların ise idam edilmesi ile sonuçlanan olaylara verilen isimdir. Asakir-i Mansure-i Muhammediye (Muhammed'in muzaffer askerleri) adında yeni bir ordu kurulmuştur ve Sekbanlık da Yeniçerilerle birlikte tarihe karışmıştır.
 
Günümüzde Rodoplar'da Türkler tarafından "Kırcaali" olarak adlandırılan bir şehir bulunur. Hatta tarihte "Kırca Ali" adında bir Türk komutandan bile bahsedilir, ancak bu siyasi bir yalandır. Buradaki amaç Kırcalı aşiretini tarihten silmektir. Eski kaynaklarda yerin adı "Kırçalı" veya "Kırcalı" olarak geçer. Ve bu isim Bulgaristan tarihinde önemli bir yeri olan Kırcalı aşiretinden gelir. Türkiye'de bazı çevrelerce uygulanmış asimilasyon politikaları sebebiyle birçok insan (Boşnaklar, Arnavutlar, Kırcalılar/Dağlılar, Pomaklar..., hatta Doğu Karadeniz'deki Rum kökenliler) atalarının Konya-Karaman'dan gönderilmiş Yörük-Türkmenler olduğunu iddaa etmektedir. Osmanlı döneminde bazı göçebe Türkmen-Yörükler, çeşitli bölgelerde iskan edilmiştir. Ancak buradaki temel amaçlardan birinin göçebe Türkler'in tarımsal üretime katkı sağlaması olduğu düşünüldüğünde tarıma elverişsiz Rodoplar’daki dağ köylerine böyle bir iskanın yapılmış olması fikri oldukça komik bir iddaa olacaktır. Yöre halkının konuştuğu bozuk Türkçe dışında tüm kültürel, tarihsel ve genetik bilgiler bu halkın böyle bir iskan ile yöreye yerleşmediğini açıkça göstermektedir. (FOLKLOR Karşılaştırması) Yöre halkında İslamlaşma Bektaşilik inancı ile başlamıştır. Alevilik ve Bektaşilik inanç bakımından birçok ortak özellik taşır. Ancak, Bektaşilik önceleri herkese açık bir tarikatken, Alevilik gizliliği esas almıştır ve Hz. Ali soyundan olmaya önem veren bir kimliktir. Bu nedenle devşirmelerden oluşan Yeniçeri Ocağı'nın Müslüman olmasını sağlayacak sistem olarak Bektaşilik en iyi çözüm olarak görülmüştür ve devletin kuruluş dönemi boyunca Osmanlı padişahları Bektaşiliğin gelişmesini desteklemiştir. Ayrıca, 6. yüzyıldan itibaren Balkanlar’a yerleşmeye başlayan Slav/Bulgar kabilelerinin Trak kökenli gruplar üzerinde baskı oluşturduğu bir gerçektir. Ve bu baskı, Kırcalılar veya Arnavudlar gibi Slav olmayan grupların Osmanlı kültürünü benimsemesini kolaylaştırmış olabilir.
 
Tasvir edilmiş bir Trak erkeği
Traklar'a özgü bir kılıç (Rhomphaia) ve üzerinde Traklar'a özgü hilal sembolü
 
Eldeki çok az iskelet örneği ve antik Yunan kaynaklarındaki tasvirler Trakların genelinin sağlam yapılı, beyaz tenli, açık renk gözlü, kumral/sarışın insanlar olduğunu söylemektedir. Antik çağ Yunan düşünürlerden Ksenofanes de Trakları benzer şekilde tanımlanmıştır. Bunun dışında, Trak erkekleri bazı eserlerde keçi sakallı tasvir edilmiştir. Son yapılan genetik çalışmalar neticesinde I-L161 olarak bilinen Y-DNA haplogrubunun Traklar ile bağlantısı kanıtlanmıştır. Konuyla ilgili ilk bilimsel veriler 2014 yılında Erhan İnal tarafından başlatılan FTDNA Balkan Projesi ile ortaya çıkarılmıştır. Proje bağlantısı yazının sonundaki referanslar bölümündedir. Test sonucu I-L161+ olan bireylerin büyük bölümü Rodoplar'da bulunan antik Trak şehri Perperikon çevresindeki köylerden (Kuşallar/Komuniga, İnallar/Poshevo, Kiraztarla/Yonchovo,  Ördekler/Patitsa...) ve Kırcalı/Dağlı olarak bilinen etnik gruptan. Birkaç I-L161+ olan Pomak örnek ise Vaklinovo(Blagoevgrad/Kochan) ve Barutin(Smolyan) adlı köylerden. (Pomakların test sonuçlarının geneli Hıristiyan Bulgar örneklerin sonuçları ile aynıdır. Ancak Trak kökenli aileler de tespit edilmiştir.) Tüm köyler Bessi ve bağlantılı diğer kabilelerin (Satrae,Dii,Maedi) geçmişteki yerleşim yeridir.

Trak Haplogrubu I-L161 için Referans STR Değerleri:
STR Yeri DYS393 DYS390 DYS19 DYS391 DYS385i DYS385ii DYS426 DYS388 DYS439 DYS389i DYS392 DYS389ii
STR Değeri 13 25 17 10 12 16 11 13 11 13 11 30
 
Orta Avrupa'daki "Unetice" ve "Urnfield" kültürleri için yapılan antik DNA analizleri, bu kültürlere ait antik kalıntıların Y-DNA haplogrubu I-L161 taşıdığını göstermiştir. Aynı haplogrup Litvanya'da, İsveç'te ve İngiltere'de megalitik kültürlerle ilgili antik kalıntılarda ve Sırbistan'ın kuzeydoğusunda (Mokrin Necropolis) erken bronz çağı dönemine ait kalıntılarda da tespit edilmiştir. Trakların mt-DNA haplogrupları hakkında bir tahminde bulunmak, ataerkil yapıdaki Trak toplulukları için pek kolay gözükmemektedir. Ancak antik çağlarda Avrupa'da yaygın olan birkaç mt-DNA haplogrubunun Traklar arasında da yaygın olduğu tahmin edilebilir. Trak kültürü, Avrupa'daki Neolitik kültürlerin gelişmesiyle oluşan bir kültür mü, yoksa Dinyeper ve Diniester ırmakları bölgesinden göç ederek güneye inen kavimlerin (Bronz Çağı Hint-Avrupa Göçleri) hareketiyle mi oluştu? Bu önemle üzerinde durulan bir konuydu. Ancak yapılan genetik çalışmalar bu topluluğun merkezinde Avrupa'daki Neolitik kültürler ile bağlantılı grupların bulunduğunu kanıtlamıştır.

REFERANSLAR
Osmanlı Arşiv Belgeleri >>DOC
Mansel, Arif Müfid. (1938). "Trakyanın Kültür ve Tarihi" >>PDF
Webber,
Christopher. (2001). "The Thracians 700 BC- 46 AD" >>PDF
Beksaç,Engin-Fol,Valeria. (2014). "Bana Trakları Anlat" Projesi: >>Türkçe-PDF  >>English-PDF  >>български-PDF 
Beksaç, Engin. (2009). "Traklarda Kutsalın Göstergesi Gerçekler ve Yanılgılar" >>PDF 
Beksaç, Engin. (). "Doğu Trakya'da Traklar" >>PDF
Duridanov, Ivan. "The Language of the Thracians" Web: >>Tıklayın
Özkaya, Yücel. (1983). "Osmanlı İmp. Dağlı İsyanları (1791-1808)" >>PDF  >>PDF-Kitabın Tamamı
Glenny, Misha. (2018). "THE BALKANS-Nationalism War and the Great Powers" >>PDF
Yılmaz, Erol Ozan. (2016). "Militarization of Ottoman Rumelia: Mountain Bandits 1785-1808" >>PDF
Anscombe, Frederick F. (2006). "Ottoman Balkan 1750-1830"  >>PDF
Georgieva, Gergana. (2013). "The Kırcalı time as metonymy" >>PDF
Koçu, Reşad Ekrem. (1959). "İstanbul Ansiklopedisi (Sayfa 597)" >>PDF
Zafer, Zeynep. (2002). "Rumelide Kırcalı Faaliyetleri ve Puşkin'in "Kırcalı" Adlı Öyküsü" >>PDF
Örenç, Ali Fuat. (2012). "Albanian Soldiers in the Ottom Army During the Greek Revolt at 1821" >>PDF
Çalar, Muhammed Emin. (2019). "Osmanlı Ordusunda Arnavutların Muvazzaf Birliklere Alınmaları: (1826-1839)"  >>PDF
Şimşek, Eyyub. (2018). "Merkezi Otorite Karşısında Bir Dağlı Eşkıyası: Deli Kadri" >>PDF
Aygün, Necmettin. (). "Gümülcine Ayanı Tokadcıklı Süleyman" >>PDF
Başer, Alper. (2014). "Eşkıyalıktan Ayanlığa Kırcalı Emin Ağa" >>PDF
Uluçay, Çağatay. (2014). "Taht Uğrunda Baş Veren Sultanlar" >>PDF
Yaşar, Filiz. (2006). "Yunan Bağımsızlık Savaşında Sakız Adası" >>PDF 
Topaloğlu, İsmet. (2006). "Rodoplarda Türk Kalmak" >>PDF 
Doğu Trakya Ağızları (Kırcalı/Dağlı, Pomak, Gacal) >>PDF-1  >>PDF-2  >>PDF-3
Kırcalı/Dağlı Köyleri 2014, Harita için >>Tıklayın
FTDNA Balkan Proje Sayfası: >>Tıklayın
FTDNA Thracian/Bessi I-Y13338 Proje Sayfası: >>Tıklayın
Trakya Y-DNA Haplogrup I-L161 Sonuçları: >>Excel
Orta Avrupa Unetice Kültürü için yapılmış Antik DNA çalışması: >>PDF
Orta Avrupa Urnolu Mezar Kültürü için yapılmış Antik DNA çalışması: >>PDF
Antik DNA Sonuçları-2021: >>PDF,   >>Excel
Rumeli Dağlı İsyanları

8 yorum:

  1. Başarılı çalışma.

    YanıtlaSil
  2. TRAKLAR TÜRKTÜR.EVELEYİP GEVELEMEYE GEREK YOK.

    YanıtlaSil
  3. asıl eveleyip geveleyenler milleti zorla türk yapmaya çalışan aptallar.

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bilgiler bunlar emeğinize sağlık 👏🏻

    YanıtlaSil
  5. Traklar türk değillerdir. Traklar bugünkü bulgaristan'da doğmuş ve kuzey, kuzeybatıya dağılmış; fin, macar, eston, leton ve litvan milletlerini etkilemiş kadim bir millettir. Gerek alfabelerini, gerek dillerini, gerek de adetlerini taşımışlar.

    YanıtlaSil
  6. Pomaklar Trak mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pomaklar Trak asıllı değildir, Bulgar asıllıdır. Mutlaka Trak soylu olanları vardır. Ancak bu, Pomakların çoğunun Bulgar asıllı olduğu gerçeğini değiştirmez. Trakların önemli bölümü eski tarihlerde Helenleşmiştir ve bugünkü Yunan/Rum toplumuna entegre olmuştur. Kırcalı olarak bilinen grupların merkezinde Trak asıllı aşiretler bulunur.

      Sil
  7. Bugün orta asyada Traklara benzer insan varmı.Türklerin sarışınları toparlanıp trakyaya mı geldi.Belliki imparatorluk neticesi Trakların bir kısmı Türkleşmiş.

    YanıtlaSil